Pontiac araba ve vanilyalı dondurma
> >
> > Vanilyalı Dondurma Aldığımda Otomobilimi Çalıştıramıyorum
> > General Motors şirketinin Pontiac marka otomobil departmanına
gelen bir şikayet mektubu şu satırlardan oluşuyordu:
> > "Her akşam yemekten sonra ailecek dondurma yeme alışkanlığına
sahibiz. Fakat bir çok dondurma çeşidi olduğu için her yemekten sonra ne
çeşit dondurma yiyeceğimize hep karar veririz. Ben de markete gider
alırım.
> Geçen
> > ay otomobilimi değiştirip yeni bir pontiac aldım ve o günden beri
markete
> > gidip gelmek benim için sorun olmaya başladı. Çünkü ne zaman
vanilyalı dondurma alsam market çıkışında otomobilimi çalıştıramıyorum.
Fakat
başka
> > çeşit bir dondurma aldığımda arabam gayet güzel çalışıyor. Bu
sorun size çok saçma bile gelse, benim çok ciddi olduğumu bilmenizi
isterim.
> Vanilyalı
> > dondurma aldığımda arabam çalışmazken, neden başka dondurma
aldığımda arabam çalışıyor?"
> > Kolaylıkla buruşturulup atılacak bir şikayet mektubu gibi
görünüyor,
değil
> > mi? Öyle de olabilirdi. General Motors yetkilileri bu şikayet
mektubunu
> bir
> > kenara atabilirdi, müşterinin sorusuda sonsuza dek yanıtsız
kalabilirdi. Ancak General Motors şirketi olayı araştırması için bir
mühendisi görevlendirdi.
> > Mühendis, nezih bir muhitte oturan, iyi eğitim almış Pontiac
sahibiyle karşılaşınca biraz şaşırmıştı, böyle bir konuda dalga geçecek
birine benzemiyordu. Akşam yemekten sonra yapılan dondurma alışverişine
birlikte
> > çıktılar. Vanilyalı dondurma alıp geri döndüklerinde, gerçekten de
> otomobil
> > çalışmıyordu. Ertesi akşam çikolatalı dondurma aldılar ve araba
çalıştı. Üçüncü akşam sıra çilekli dondurmadaydı ve araba yine
çalışıyordu. Son deneme turunda vanilyalı dondurma alındı ve maalesef
araba yine
çalışmadı.
> > General Motors yetkilisi şaşkındı. Bir mühendis olarak, arabanın
vanilyalı
> > dondurmaya alerjisi olduğunu düşünmek pek akıllıca gelmiyordu.
Bunun üzerine ziyaretlerine bir süre daha devam etti. Olayın günün hangi
> saatinde
> > olduğunu, hangi tip benzin kullanıldığını, gidip gelme süresini
ve daha
> pek
> > çok ayrıntıyı incledi. Kısa bir süre içinde de ilk ipucunu elde
etti. Vanilyalı dondurma almak diğer çeşitlere oranla çok daha kısa
sürüyordu. Çünkü en çok aranılan ürün olan vanilyalı dondurma marketin
hemen girişindeki dolapta satılıyordu. Diğer dondurma çeşitleri ise
marketin
en
> > arka kısmında kurulu bir tezgahtan seçiliyordu. Herhangi değişik
bir
> çeşidi
> > almak bu yüzden çok daha uzun sürüyordu. Şimdi mühendisin karşı
karşıya kaldığı soru şuydu? Otomobil neden daha kısa süre içinde geri
dönünce çalışmıyordu? Zaman faktörü işin içine girince mühendis sorunun
cevabını bulmakta zorlanmadı. Sorun, motor soğuduğunda devreye giren buhar
kilidinden kaynaklanıyordu. Bu kilit, normal şartlarda motor durduktan
hemen sonra devreye girip çalışıyordu ve çikolatalı yada çilekli
dondurma
> > alana dek geçen süre, motorun tekrar çalışması için yeterli
soğumaya
imkan
> > tanıyordu. Vanilyalı dondurma gecelerinde ise süre çok kısa
olduğu için motor soğuyacak vakit bulamıyor ve buhar kilidi devreye
girmiyordu.
> > Bu öyküden de anlaşılacağı gibi, komik hatta asılsız gibi
görünen bir müşteri şikayeti bir şirketin ürün geliştirmesinde
kullanabileceği
değerli
> > bir veri haline dönüşebiliyor. Müşteri şikayetlerinin
değerlendirildiği zamanlarda bir kurum için hediye niteliği taşıdığı
bilinir. Bu gerçek
> öykü,
> > garip bile olsa müşteri sorunlarının ve şikayetlerinin ürün ve
hizmet geliştirmeye olan katkısının önemini gösteriyor.
> > Her şeyi akılla çözümlemeye kalkışmak,
> > Alevi maşayla tutmaya benzer.
-->
EN AĞIR BEŞ SUÇKonfüçyüs, Hükümdar'ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul etti. Yedi gün izledi. Yedinci gün yüksek memur Şao-Çeng'i idam ettirdi, cesedin üç gün açıkta kalmasını emretti.Öğrencileri çok şaşırdılar, yanına gittiler, sordular: "Şao-Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini aldıktan sonra ilkişiniz 0nu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur? Bildiğimiz kadarıyla buadam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı..."Konfüçyüs "yaptığımın nedenlerini size anlatayım" dedi ve anlattı: "Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasındadeğildir, daha sonra gelirler. Bu beş suç şunlardır:Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklik;İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık; Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık;Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte
herkesle dost geçinmek;Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı haksızlıkları süslü ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek.Şao-Çeng'de bunların beşi de vardı. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipleryaratabiliyordu; aldatıcı fikirlerini parlak konuşmaların arkasınagizleyebiliyordu; zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu. Aşağılıklar birleştiği zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çıkar.Ben de şehir halkı için tasalanmak yerine bu adamı idam ettirmeyi
tercih ettim."Konfüçyus
Hayat çetele tutmak değildir...Hayat;Seni kaç kişinin aradığı,kiminle çıktığın,çıkıyor olduğun veya çıkacağındemek de değildir.Kimi öptüğün,hangi sporu yaptığın,kimlerin seni sevdiği de değildir.Hayat, ayakkabıların,saçın,derinin rengi de değildir.Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.Aslında hayat; notlar,para,giysiler,girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.Hayat;Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.Kendin için neler hissettiğindir.Güven ,mutluluk,şefkattir.Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.Hayat;Kıskançlığı yenmek,önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.Ne dediğin ve ne demek istediğindir.İnsanların sahip olduklarını değil,kendilerini olduğu gibi görmektir.Her şeyden önemlisi hayatı,başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemekiçin kullanmayı seçmektir.İşte hayat bu seçimden ibarettir.İnsanların en acizi dost edinemeyen,ondan daha acizi ise dost kaybedendir.Yazan:Charles Eguone
HAYAT...
- AŞIK OLMAK.- İLK ÖPÜŞME.- YÜZ KASLARINIZ AĞRIYANA DEK GÜLMEK.- SICAK BiR DUŞ. - ÖZEL BiR BAKIŞ.- MAiL ALMAK.- MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.- RADYODA EN SEVDiĞiNiZ KiŞiNiN ŞARKISININ ÇALMASI.- YATAĞINIZA UZANIP YAĞMURUN SESiNi DiNLEMEK. - YENİ ÇIKMIŞ SICAK BiR HAVLU.- SATIN ALMAK iSTEDiĞiNiZ KAZAĞIN %50 iNDiRiME GiRDiĞiNi GÖRMEK.- UZAKTAKi BiR ARKADAŞINIZLA TELEFONDA KONUŞMAK.- KÖPÜK BANYOSU. - KIKIR KIKIR GÜLMEK.- GÜZEL BiR SOHBET.- KUMSAL.- GEÇEN KIŞ GiYDiĞiNiZ MONTUN CEBiNDEN 0n MiLYON ÇIKMASI.- KENDiNiZE GÜLMEK. - GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUŞMAK. --> - SU FISKIYELERiNiN ARASINDA KOŞMAK.- DURUP DURURKEN GÜLMEK.- YANINIZDA SiZE GÜZEL OLDUĞUNUZU SÖYLEYEN BiRiNiN OLMASI. - HAKKINIZDA GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiĞiNE KULAK MiSAFiRi OLMAK.- UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ OLDUĞUNU FARKETMEK.- YENi ARKADAŞLAR EDiNMEK.- ESKi ARKADAŞLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.- YAVRU BiR KÖPEKLE OYNAMAK.- ODA ARKADAŞINIZLA GECE YARISI SOHBETLERi.- GÜZEL DÜŞLER.- ARKADAŞLARINIZLA ARABA YOLCULUĞU YAPMAK.- SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM SEYRETMEK.- ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.- ÇiKOLATALI KURABiYE YAPMAK. - SEVDiĞiN iNSANA SIKICA SARILMAK.- İSTEDiGi ARMAĞANI AÇAN KiŞiNiN YÜZÜNDEKi iFADEYi GÖRMEK.- GÜNEŞİN DOĞUŞUNU SEYRETMEK...- VE BİR SÖZ; "ALDIGIN HER NEFESI FIRSAT BIL, OT DEĞİLSİN YENİDEN BİTMEZSİN..."CAN DÜNDAR...
>SANAL ERKEK ÇAPKIN
>(Gerek gerçek hayatta gerekse bilgisayarın tanıdığı imkanlarla
internet
>dünyasında çapkınlık yapan ulu şahsiyetlere adanmış bir yazıdır.
Görünen
>odur ki, gerçek ya da sanal, çapkın her yerde çapkındır)
>1- Sanal çapkın, bir çıkmada 25 kızla(veya kadınla) çıkar
>2- Sanal çapkın, bir yatmada 45 tane kızla( or kadın or travesti or
>general) yatar
>3- Sanal çapkın, taocu seksin gerektirdiği bütün donanımlara doğuştan
>sahiptir
>4- Sanal çapkının yattığı tüm partnerler mahvolmuştur da, kendisi
zerre
>kadar yorulmamış, terlememiştir bile
>5- Sanal çapkın, hiç boşalmadan 150 kere partnerini memnun eden
>çapkındır
>6- Sanal çapkın günde 25 hatun kişiyle çıkarken, aynı gün 45 tane
talebi
>de geri çeviren adamdır
>7- Sanal çapkın, zeki, çevik ve akıllıdır; kendisine cumhuriyet emanet
>edilmiştir
>8- Sanal çapkın, her yaz sezonunda dişi turistik kuşlardan bir
taburunun
>kanatlarını yolar, üstlerine tüner
>9- Sanal çapkın, bar ortamında bir "clark" ile olayı bitiren(!)
adamdır
>
>10- Sanal çapkın, 70 yaşında günlük(!) sayıyı 30' dan 10' a düşürür
>11- Sanal çapkın, grekoromenden haz etmez, serbest güreşir
>12- Sanal çapkın; Don Juan, Kazanova, Aydemir Akbaş, Kazım Kartal,
Erkek
>Sinek karışımı harikulade bir yaratıktır; mitolojideki yeri Apollon' a
>denktir
>13- Sanal çapkın, duruma göre her renk çorabı çekinmeden giyer(beyaz
>dahil)
>14- Sanal çapkın, at biner, kılıç kuşanır
>15- Sanal çapkının küçüğüne yarıçap- kın denir
>16- Sanal çapkın, uzayın her noktasında ve zamanın her anında vazifeye
>hazırdır
>17- Sanal çapkın, varoşların fedaisi, aşkların enayisi, kentlerin
>serserisi ve yatak odalarının demirbaşıdır
>18- Sanal çapkın sanmaz, emindir!
>19- Sanal çapkının maddi açıdan durumu iyi olanına Yalı Çapkını denir.
>20- Sanal çapkın evlenmez her sene bekar gezer.
>21- Sanal çapkın kapsama alanı dışına çıkmaz.
>22- Sanal çapkının telefon defteri, yaklaşık olarak yedi ortalı harita
>metot defteri hacmindedir.
>23- Sanal çapkın, interneti ancak durumu netleştirmek için kulllanır.
>24- Sanal çapkın "tombul tombul memeler" türküsünü yolda yürürken
>çekinmeden mırıldanır.
>25- Sanal çapkın var ya üüüüüüf!..
>26- (SON)- SANAL ÇAPKIN NİHAYET CHATACAK YERİ KALMAYINCA, EVLENİR VE
>BAŞINA ÜÇ ELMA DÜŞER!..
SANAL KADIN ÇAPKIN
>SANAL KADIN ÇAPKININ BELLİ BAŞLI HUSUSİYETLERİ
>1- Sanal Kadın Çapkın, aynı anda 150 kişiyle chat yapabilir.
>2- Sanal Kadın Çapkın, gerçek dünyadaki Cosmo Kadını'nın sanal
dünyadaki
>yansımasıdır. Yer yer Duygu Asenasal özellikler arzeder.
>3- Sanal Kadın Çapkın, 333 değişik rumuzla ve 333 değişik tiple sanal
>dünyada antreman yapar.
>4- Sanal Kadın Çapkın, bütün rumuzlarında 90-60-90 ölçülerinde ve çok
>şuhtur.
>5- Sanal Kadın Çapkın, chat odasına partnerlerini 50'şer 50'şer alır
ve
>o geceki sayı 1000'e tamamlandığında doyar ve uyumaya odasına gider. O
>mışıl mışıl uyurken chat yaptığı sanal erkek çapkınlar hala
>bilgisayarlarının başında, kedinin ciğer beklediği gibi
>beklemektedirler.
>6- Sanal Kadın Çapkın, Pamela Anderson, Ebru Şallı, Demet Şener
karışımı
>muhteşem bir yaratıktır(en azından erkekler 0nu öyle sanmaktadır).
>7- Sanal Kadın Çapkın, yılda 365 kere evlenir 365 kere boşanır.
Geçimini
>nafakalardan sağlar.
>8- Sanal Kadın Çapkın, evlenmeye ikna ettiği erkeğe, hiç farkında
>değilmiş gibi, mail adresini, ev-iş ve cep telefonlarının
numaralarını,
>oturduğu ilin mahalle-cadde ve sokak ismini ve son olarak da daire
>numarasını verir.
>9- Sanal Kadın Çapkının chat yaptığı gecelerde ülke genelinde, salya
>üretiminde belirgin bir artış olur.
>10- Sanal Kadın Çapkın, chat esnasında, kış ortasında bile olsun
>soyunuktur(en azından erkekler 0nu öyle sanmaktadır)
>11- Sanal Kadın Çapkın, chat esnasında tatlı tatlı ensesini kaşısa
bile,
>ekrandaki partnerini, o anda orgazm olduğuna rahatlıkla ikna eder.
>mutlu olur.
>12- Sanal Kadın Çapkın 150 saat chat bile yapsa kullandığı kelimeler
üçü
>geçmez: Slm- ooohhh- bye! Aynı süre içinde partneri, bir romana
yetecek
>cümleler sarfetmiştir.
>13- Sanal Kadın Çapkının telefon defteri arşivi, yaklaşık olarak
Beyazıt
>Devlet Kütüphanesi hacmindedir.
>14- Sanal Kadın Çapkın, gerçek hayatta görücü usulüyle evlenir!
>PATATES, YUMURTA VE KAHVE ÇEKIRDEKLERI
Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden; her gün
hayatinin ne
kadar berbat oldugundan yakinin bir kiz vardi. Hayat, 0na göre, çok
kötüydü ve sürekli savasmaktan, mücadele etmekten yorulmustu!
Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çikiyordu karsisina.
Genç kizin bu yakinmalari karsisinda, meslegi asçilik olan babası 0na
bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün 0nu mutfağa götürdü.
Üç ayri
cezveyi suyla doldurdu ve atesin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular
kaynamaya baslayinca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta,
>> > > >sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.
Daha sonra kizina tek kelime etmeden, beklemeye basladi. Kızı da
hiçbir sey anlamadigi bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karsilasacagi
seyi
görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabirsizdi ki, sizlanmaya ve daha ne
kadar bekleyeceklerini sormaya basladi. Babasi 0nun bu israrli
sorularina cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altindaki atesi kapatti.
Birinci cezveden patatesi çikardi ve bir tabaga koydu. Ikincisinden
Yumurtayı çikardi, 0nu da bir tabaga koydu. Daha sonra son cezvedeki
kahveyi Bir fincana bosaltti. Kizina dönerek sordu:
Ne görüyorsun??
Patates, yumurta ve kahve? diye alayli bir cevap verdi kizi.
Daha yakindan bak bir de? dedi baba, ?patatese dokun.?
Kiz denileni yapti ve patatesin yumusamis oldugunu söyledi.
Ayni sekilde, yumurtayi da incele.?
Kiz, kabugunu soydugu yumurtanin katilastigini gördü.
En sonunda, kizinin kahveden bir yudum almasini söyledi.
Söylenileni
yapan kizin yüzüne, kahvenin nefis tadiyla bir gülümseme yayıldı.
Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamamisti:
>> > > >?Bütün bunlar ne anlama geliyor baba??
>> > > >Babasi, patatesin de, yumurtanin da, kahve çekirdeklerinin de
aynı sikintiyi yasadiklarini, yani kaynar suyun içinde kaldiklarini
>>anlatti.
>> > > >Ama her biri bu sikinti karsisinda farli farkli tepkiler
>>vermislerdi.
>> > > >Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar
Suyun içine girince yumusamis ve güçten düsmüstü.
>> > > >Yumurta ise çok kirilgandi; disindaki ince kabugun içindeki
sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalinca, yumurtanin için sertlesmis
>> > > >katilasmisti.
>> > > >Ancak, kahve çekirdekleri bambaskaydi. Kaynar suyun içinde
kalinca,
>> > > >kendileri degistigi gibi suyu da degistirmislerdi ve ortaya
tamamen
>>yeni
>> > > >bir sey çikmisti.
>> > > >?Sen hangisisin?? diye sordu kizina. ?Bir sikinti kapini
çaldiginda
>> > > >nasil tepki vereceksin? Patates gibi yumusayip ezilecek misin?
>>Yumurta
>> > > >gibi, kalbini mi katilastiracaksin? Yoksa, kahve çekirdekleri
gibi,
>> > > >basina gelen her olayin duygularini olgunlastirmasina ve
hayatina
>>ayri
>> > > >bir tat katmasina izin mi vereceksin??
>ÖLÜM
> >Ahirette sorgu sirasini bekleyen iki adam birbirleriyle
> >konusmaya baslar. "Sen nasil öldün?" diye sorar birinci adam
ötekine.
>"Donarak öldüm.."
> >"Kötü bir ölüm olsa gerek..." der birinci adam " donarak ölmek
> >nasil bir sey?"
> >"Sey, baslangicta cok rahatsiz edici.." diye anlatmaya baslar
> >ikinci adam. "titremeye basliyorsun, bütün el ve ayak
> >parmaklarin agrimaya basliyor. Ama sonrasi, ölmek için çok sakin bir
>yol. Vücudun uyusuyor, adeta bosluga sürükleniyorsun,
>tipki uykuya dalmak
>gibi..
> >Peki ya sen? sen nasil öldün bakalim?"
> >"Kalp krizi geçirdim" der birinci adam. "karimin beni
> >aldattigindan emindim.
> >Bir gün beklenmedik bir saatte eve döndüm, yatak odasina
> >kostum.. Karimi orada yapayalniz örgü örerken buldum.Sonra bodruma
>kostum ama kimseyi bulamadim. Ikinci katta da kimse
>yoktu.Sonra hizlaçati
>katina vardigimda kalp krizi beni buldu..Oraciga yigildim
>ve
> >öldüm.. Aynen böyle.." Ikinci adam basini sallar "Berbat
> >birsey bu..." der"..
> >sadece bir an mutfakta durup buzdolabina bakmayi akil
> >edebilseydin simdi ikimiz
> >de hayatta olacaktik.."
OLAY: Bir piliç bir yolda karşıdan karşıya geçer.
SORU: Piliç niçin karşıdan karşıya geçer?
> >YANITLAR:
Rene DESCARTES: Yolun öbür tarafına geçmek için.
> >EFLATUN: İyiliği için. Gerçek, öteki taraftadır.
> >ARİSTOTELES: Karşıdan karşıya geçmek pilicin doğasıdır.
> >Karl MARX: Tarihsel olarak kaçınılmazdı.
> >HİPOKRATES: Pankreasının aşırı salgısı yüzünden.
Martin Luther KİNG JR.: Tüm piliçlerin nedenini açıklamak zorunda
>kalmadan
özgürce karşıdan karşıya geçtikleri bir dünya düşlüyorum.
Richard M. NİXON: Piliç karşıdan karşıya geçmedi, tekrar ediyorum, PİLİÇ
asla yolun karşısına geçmedi.
Sigmund FREUD: Pilicin karşıdan karşıya geçmesiyle ilgilenmeniz, sizde
güçlü ve latant bir cinsel güvensizlik duygusunu ele vermektedir.
BUDA: Bu soruyu sormak, sizin kendi piliç doğanızı inkâr etmektir.
GALILEI: Oysa piliç karşıdan karşıya geçiyor...
Charles DE GAULLE: Piliç belki yolun karşısına geçti, ama otoyolun
karşısına henüz geçmedi.
EINSTEIN: Pilicin yolun karşısına geçmesi ya da yolun pilicin ayakları
altında yer değiştirmesi, tümüyle sizin gösterdiğiniz referansa bağlıdır.
Bill CLINTON: Anayasa üzerine yemin ederim ki bu piliçle aramda hiç
bir şey geçmemiştir.
Süleyman DEMİREL: Piliç geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir.
Tansu ÇİLLER: Bu memleket için karşıdan karşıya geçen piliç de bizimdir,
üstünden geçen traktör de bizimdir.
R.Tayyip ERDOĞAN: Ben tavuklu sandviç de satmıştım.
Abdullah GÜL: Hayır, bana böyle bir bilgi verilmedi ama karşıdan karşıya
geçtiyse hükümet gereğini yapar.
George W. BUSH: Pilicin bu yolda BM kararlarına rağmen cezalandırılmadan
karşıdan karşıya geçmesi, demokrasiye, özgürlüğe ve adalete kafa
tutmaktır.
Bu durum, o yolu bizim çoktan bombalamış olmamız gerektiğini
göstermektedir. Bölgede barışı sağlamak amacıyla ve savunduğumuz
>değerlerin
tavuk türü teröristler tarafından bir kez daha ayaklar altına
alınmaması
için Amerika Birleşik Devletleri oraya karadan 243 bin GI, havadan 846
bombardıman uçağıyla desteklenen 17 uçak gemisi, 46 firkateyn ve 154
kruvazör göndermeye karar ve bu güçlerine özgürlük ve demokrasi adına
5 bin
> >kilometre çapındaki bir alanda bulunan tüm kümesleri yerle bir etmek
>görevi
vermiştir. Bu kutsal görev, ülkede uzaktan yakından kümese benzeyen her
şeyi bir avuç kül haline getirinceye kadar sürecek ve küstah kümes
efradının milletimize kafa tutması önlenecektir. Hükümetimiz, 0ndan sonra
> >ülkedeki kümeslerin standartlara uygun biçimde yeniden inşasına ve
> >başlarına ABD Büyükelçisi tarafından demokratik olarak seçilecek
bir horoz geçirmeye karar vermiştir. Kümeslerin yeniden inşası finansmana
karşılık olarak, bölgedeki tüm yem üretimine 30 yıl süreyle el koymakla
yetineceğiz. Yerel canlıların, bizimle işbirliği yaptıkları takdirde yem
üretiminin bir miktarından özel fiatlarla istifade ettirilmesi
öngörülmüştür. Bu yeni adalet, özgürlük ve barış kümesleri ülkesinde,size
temin ederiz ki bir daha asla bir piliç bir yoldan karşı karşıya geçmeye
> >kalkmayacak, çünkü yol kalmayacak ve piliçlerin de yürüyecekleri
>bacakları
> >olmayacaktır. Tanrı Amerika'yı takdis etsin :-)))
NEDENNNNN? :-)) Neden bozulan otobüsün yolculari bizim otobüsümüze aktarildiginda 0nlara mülteciymisler gibi bakariz? Neden lokantalarda, "Sabahlari sicak çorba bulunur" yazar? Çorba aslinda soguk mu içilir, sicak çorba bir farklilik midir? Neden otobüste falan insanlar bir siren sesi duyunca toplu halde sesin geldigi yere bakarlar? Giden aracin ambulans, itfaiye ya da polis araci oldugunu ögrenmek insana ne kazandirir? Neden netteki anket sorularinda "Fikrim yok" diye bir sik vardir? Fikri olmayan adam niye fikir belirterek fikri olmadigina dair sikki isaretler? Neden her gördügümüz dünya haritasinda hemen Türkiye'yi bulmaya çalisiriz? Millet olarak Dünya'da kaybolma kompleksimiz mi vardir? Neden insanlar birbirlerine sarilinca saga-sola sallarlar birbirlerini? Neden ögrenciler ilkögretimin besinci sinifina kadar ögretmene "ögretmenim" diye seslenirken altinci sinifta bir anda "hocam" diye seslenmeye baslarlar? Neden sinavlarda "4 yanlis bir dogruyu götürür" seklinde bir uygulama ile ögrenciler cezalandirilirlar da "4 dogru bil, bir dogru da bizden" seklinde bir kampanya baslatilip zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez? Neden insanlar kapali bir alandan yagmur yagan alana çikinca kafalarini egerler? Yagmura duyulan saygidan midir yoksa 0ndan tirstigimiz için midir? Neden dükkanini kapatip giden esnaf, kapiya "10 dakika sonra dönücem" yazar da, ne zaman gittigini neden yazmaz? Televizyona çikan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanlarin izledigini sanirlar ? Örn: Su anda 70 milyon kisi bizi izliyor... Neden gözlerinden öperim denir? Insan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var midir? Kimse kimseyi gözünden öpmüs müdür? "Bir avci vurdu beni, bin avci beni yedi" gibi sözler esliginde kendinden geçen baska milletler var midir? Neden bazi kadinlar hem beyaz pantolon giyip hem de olayi örtbas! etmek için bir çaba harcarlar? Mini etek olayi da buna dahildir... Neden insallah bir seyim yoktur korkusuyla hastaneye gideriz de, doktor ilac bile vermeden gonderince sevinmeyip aksine bozuluruz. (en çok merak ettigim nedenlerden biri de budur:-)) Neden bazi kizlarimiz sirin bir hayvancagiz gördüklerinde "inanmiyorum!" derler, inanilmayacak olan nedir? Cumartesi ve Pazartesi'nin neden kendi isimleri yoktur? Ibo'yla yatan neden topal kalkar?
Mutluydum. Kiz arkadasimla bir yildan beri nisanliydik ve
Evlenmeye karar verdik.
Ailem bize her türlü yardimi yapti, arkadaslarim cesaretlendirdiler.
ve kiz arkadasim rüya gibiydi!! Fakat beni rahatsiz eden bir şey vardı;
nisanlimin küçük kiz kardesi. Müstakbel baldizim açik-saçik giyinen
Yirmi yasinda bir afetti. Ne zaman yakinima gelse öne egilip iç
>>çamasir şovu
yapardi. Bunu baskalarinin yaninda yapmadigi için temkinli olmalıydım.
Bir gün baldiz dügün davetiyelerini kontrol etmek için beni yanına
çagirdi.
Yanina vardigimda yalnizdi; yakinda evlenecegimi, bana karşı
engelleyemedigi ve engellemek istemedigi duygu ve arzularının
olduğunu kulagima fisildadi. Kendimi ablasina adamami ve evlenmeden
önce benimle yatmak istedigini söyledi. Söyleyecek bir kelime bulamadim.
Tamamen şoke olmustum. "Yukari yatak odama çikiyorum ve eger beni
istiyorsan
>> >>yukari
gel" dedi. Afallayip kalmistim, merdivenleri çikarken
>>arkasindan
>> >>Şok
içinde bakiyordum. Merdivenlerin sonuna vardiginda
pantalonunu çıkartıp
>> >> > >asagiya bana dogru firlatti. Bir kaç dakika öylece
kalakaldim.
>> >>Sonra
Sonra arkami dönüp ön kapiya dogru yürüdüm.
Kapiyi açtim ve evden çikarak arabama dogru yürümeye
basladim
>>ki,
Müstakbel
kayinpederim disarida bekliyordu. Gözyaslari içinde
sevgiyle
>>bana
sarilarak, "Küçük sinavimizi basariyla geçtigin için
hepimiz çok
mutluyuz,
kizimiza senden iyi bir damat bulamazmisiz. Ailemize
hosgeldin."
>> >> > >
>> >> > >Not: Hikayenin ana fikri... Siz siz olun, prezervatifiniz
daima
>> >> > arabanizda DURSUN…..
Memleketin birinde 3 kere camiye gitmeyeni idam ediyorlarmis. Usulen idam edilmeden önce 3 dilegini yerine getiriyorlarmis. Adamin teki 3 kere gitmemis ve tabii yakalanmis. Idam edilmeden önce sormuslar: - Ilk dilegin ne?
Vezirin karisiyla beraber olmak istiyorum!
Vezir "olmaz" dese de padisah "mecbur" demis ve adam vezirin karisiyla beraber olmus. Adam ikinci dilegi olarak padisahin karisiyla beraber olmayi seçmis. Bu sefer padisah "hayir" dese de herkes itiraz edince mecbur kalmis.
Son dilegin ne?
Körfez Savaşı'ndan önceki yıllarda, Amerikalı bir bayan gazeteci,
>kadınlarla
> > erkeklerin toplumdaki yeri hakkında bir yazı dizisi hazırlamak
üzere
> > Kuveyt'e gitmiş..
> > Gözlemleri sırasında ilk dikkatini çeken, kadınların kocalarının
beş
> > adım gerisinden yürüdükleriymiş.
> > Yıllar sonra aynı Gazeteci tekrar bir yazı dizisi için Kuveyt'e
> > gittiğinde bu sefer bir de bakmış kadınlar önden gidiyor. Kocaları
> > adım arkalarından geliyor.
> > Bu işe çok şaşırmış, hemen bir kadına yaklaşıp sormuş:
> > "Bu gördüğüm inanılmaz bir gelişme. Peki ama bu değişikliğin sebebi
>nedir??"
> > Kuveyt'li kadın cevap vermiş: "Mayınlar..."
KIZLAR VE BABALAR (DİYALOG) 0 yaşında Baba : Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor. Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayıramayan adam babam olsa gerek. 5 yaşında Baba : Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın? Kızı : En çok babamı seviyorum.Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin. 10 yaşında Baba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız? Kızı : Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim.Babam bu ay harçlığımı arttırır mı? 15 yaşında Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım. Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım? 20 yaşında Baba : Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor. Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor.Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık! 25 yaşında Baba : Birgün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor. Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, 0nu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o. 30 yaşında Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki... Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.Haftasonu 0nlara süpriz yapmak en iyisi. 40 yaşında Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. 0na göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim. Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor.Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya 0na bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım. 45 yaşında Baba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. 0nunla gurur duyuyorum. Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. 0nu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım 0nu benden alma! 50 yaşında Baba : Dünyada mutlu kal kızım! Kızı : Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben,arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım? 55 yaşında Kadın : Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm hergün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu? Seni çok özlüyorum, dertleşeceğim,danışacağım kimsem kalmadı baba... Seni kaybettikten birkaç ay sonra bir oğlum oldu. Sana olan sevgimi oğluma verdim. 0nda seni yaşıyorum, rahat uyu babacığım...
>Kızılderilinin teki keçilerini otlatıyormuş. Derken bir cow-boy gelmiş
>sormuş:
>- Senin köpeğin mi?
>- O köpek benim olmak!
>- 0nunla konuşabilir miyim?
>- Köpek konuşamamak! Cow-boy köpeğe yaklaşır.
>- Nasılsın?
>- Fena değil! (Kızılderili şaşkın...)
>- Bu Kızılderili senin sahibin mi?
>- Evet.
>- Sana iyi davranıyor mu?
>- Evet, çok iyi. Günde iki kez tuvalet için dolaştırıyor, bana yemek
>veriyor ve benimle oynuyor. (Kızılderili bu arada kafayı yemektedir.)
>Cow-Boy kızılderiliye sorar.
>- Senin atın mı?
>- O at benim olmak!
>- At konuşamamak! Cow-boy ata yaklaşır.
>- Fena değil! (Kızılderili daha da şaşkın...)
>- Sana nasıl davranıyor?
>- İyi. Bana hergün gerekli yürüyüşleri yaptırıyor, fazla yük
>bindirmiyor, günde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor, ve
>içinde yiyecek ve yataklık olan ufak bir ahır inşa ediyor.
(Kızılderili
>ne gözlerine ne de kulaklarına inanamamaktadır.) Cow-Boy tekrar
>kızılderilinin yanına gelir.
>- Bu dişi eşşek senin mi?
>- Eşşek benim olmak, konuşmak ama çok yalan söylemek